Türkiye’nin gündemini bir süredir meşgul eden ve infiale sebep olan 6 yaşındaki H.K’nın evlendirilmesiyle ilgili davada karar çıktı. Baba Yusuf Ziya Gümüşel’e 20 yıl, H.K’nın evlendirildiği Kadir İstekli’ye 30 yıl, anne Fatıma Gümüşel ise 16 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Mahkeme kararından sonra H.K’nın ailesi ve H.K -veya avukatı- ile konuşmak istedim.
Aile bireyleri içinde bulundukları durumdan dolayı konuşmak istemediler. Fakat 1990 yılından beri baba Yusuf Gümüşel’in hem öğrencisi hem aile dostu olan Muhammed Şevket Gökşan ile bir söyleşi yaptık. Gökşan söyleşiyle birlikte bazı belgeler de paylaştı.
H.K veya avukatı ile söyleşi yapmak için KADEM’in de yönetim kurulu üyesi olan Canan Sarı Hanımefendi’yi aradım. Asistanına talebimi ilettim. Canan Hanım yurt dışında olduğundan asistanı aracılığıyla bana “Dava kapalı olduğu için konuyla ilgili bilgi veremeyeceği” mesajını iletti. Bu mesaj üzerine aile dostu ile söyleşide sıkıntı olmaması için kısa bir araştırma yaptım ve kararın açıklanmasından önce yayın yasağının kaldırıldığını ve açık yargılamaya geçildiğini öğrendim. Buradan Canan Hanım’ı da bilgilendirmek isterim. Niyetim mahkeme sonrası taraflardan görüş almaktı.
Davayla ilgili şahsen merak ettiklerimi ve medyada gündeme gelen soruları aileyi temsilen Muhammed Bey’e sordum. Sizleri söyleşiyle baş başa bırakıyorum.
Muhammed Bey, mahkeme kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tutuklama kararı ihtimallerden biriydi fakat beklemiyorduk açıkçası. Nedeni de biz hâlen şu düşünce ve inanca sahiptik; mahkeme dediğimiz hukuki yapıdır ve bu yapıdaki karar vericiler vicdan sahibi, akıl sahibi insanlardır. Kamuoyu baskısına rağmen dosyada iddialara yönelik sunduğumuz maddi delilleri göz önünde bulundurarak karar vereceklerdir. Maddi delillerin ve kanunların öngördüğü şekilde hareket edileceğine inancımız tamdı anlayacağınız. Maalesef çıkan kararla bir kez daha gördük ki; kanun ve yasaların hâkim olduğu değil, birilerinin gücünün hâkim olduğu bir durum söz konusu.
Tutuklama kararının çıkmasında kamuoyu baskısı mı olduğunu düşünüyorsunuz?
Kesinlikle var… Bu olay özellikle medyada patlak verdikten sonra nefes almıştık. Çünkü olayın konuşulduğu ilk günlerde adeta linç edilmiş, ağır ithamlara maruz kalmıştık. Biz de dedik ki mahkeme sürecinde insanlar ne olup bittiğini anlar bu sonuçta medyaya yansır. Ama biz tüm delil ve şahitlere rağmen camiamızdaki bazı insanların aşağılık kompleksiyle hareket edeceklerini ve süreci etkileyeceğini düşünemedik.
Camianız derken kimi kast ediyorsunuz ve neden böyle bir şey yapsınlar?
Maalesef mütedeyyin dediğimiz kamuoyunu etkileyecek insanlar birilerine yaranmak ve “Bakın, biz de sizin gibi düşünüyoruz…” mesajı verebilmek için bize karşı insafsızca ve zalimce bir dil kullandılar. Toplumun önde gelen isimlerine para vererek Twetter (X)’dan mesaj paylaştırdılar.
Bu ciddi bir iddia… Emin misiniz?
Biz biliyoruz ve eminiz. İsim vermek istemiyorum sadece şu kadarını söyleyeyim olayın patladığı andan itibaren paylaşım yaparak toplumda infial çıkmasına sebep olan paylaşımların sahiplerini işaret edebilirim. Ve bunu onlara kimlerin yaptırdıklarının sorulmasını isterdim.
Sizce kim yaptırdı?
Bu işin arkasında olanlar…
Olaya seküler kesim de tepki gösterdi. Onların tepkilerini önemsemiyor musunuz?
Seküler kesimin tepkisini önemsemiyor değiliz ama normal karşılıyoruz. Çünkü ortada 6 yaşındaki bir kız çocuğunun evlendirilmesi gibi bir hayvanın bile yapmayacağı bir iddia vardı. Seküler kesim cemaat karşı önyargıları olduğundan “Olmuştur, yapmışlardır.” inancına kapılabilirlerdi. Ama bahsettiğim kişiler olayın olduğu andan bugüne kadar tüm iddialara verdiğimiz her cevaba şartlanmış olarak yaklaştılar ve gerek siyaseten gerek hukuken yetkin insanları kandırdılar.
Kimi ve nasıl kandırdılar mesela?
Bakanı kandırdılar mesela. Bakana şöyle bir açıklama yaptırdılar… H.K.’nın okuma yazma dahi bilmediğini söyleyerek “Biz okuma yazma öğrettik, İngilizce öğrettik ve yemek kursuna göndererek aşçılık öğrettik” dediler. Hâlbuki bu kızın babasının evinde tuttuğu günlükleri, şiir defteri var. Evden kaçtığı gün ailesine bıraktığı mesaj var. Kaçmadan önce babasına aldığı hediyeye iliştirdiği not var. Sizinle paylaşacağım. Bu kız evde çatır çatır İngilizce konuşuyordu. Annesinin yemeğe özel ilgisi sebebiyle yemek konusunda yetenekliydi. Bunlar sadece birer örnek.
Aile, H.K’nın 6 yaşında evlendirilmesiyle ilgili iddiaları kabul etmiyor ama şunu anlamak mümkün değil; Neden bir kız çocuğu durup dururken ailesine böyle bir suçlama yöneltir? Bu çok ciddi bir iddia…
H.K böyle bir kız çocuğu değildi. Kaçmadan kısa bir süre önce babasına aldığı hediye üzerine iliştirdiği notu paylaştım sizinle… Ne zaman ki hayatına radyocu Zeki Kayahan Coşkun ve Psikiyatr Ayça Can Uz girdi, ondan sonra değişti.
Bu insanlar ailesine iftira atması için yönlendirdi mi yani?
Evet. Davanın başından beri bu iki şahıs üzerinde duruyoruz. H.K’nın telefonunda Zeki denen şahısla müstehcen görüntülerini annesinin görmesi ve bunun üzerine H.K’nın içine kapanması. Ardından yaşanan düşük… Düşürdüğü veya düşürülmüş olan bir bebek var.
Ve o kadar psikiyatr içinden özellikle Ayça Can Uz’u seçmesi…
İlk mahkemeden beri istediğimiz iki şey vardı ısrarla. Biri, hile yapıldığı iddia edilen kemik yaşı tespitinin tekrar yapılması… İkincisi de kızımızın Psikiyatr Uz ile tedaviye başladığı günden bugüne kadar olan ilaçların tespit edilip incelenmesi. İkisi de yapılmadı. Geçtiğimiz günlerde hastalarına uyuşturucu ilaç verip manipüle ederek ailelerini tecavüzle suçlayan Doktor Süleyman Salih Zoroğlu’nun haberi vardı medyada. Söz konusu haberde ailelerin anlattıklarıyla H.K’nın ailesinin yaşadıkları birebir aynı şeyler.
H.K, bu kişilerin yönlendirmesiyle hareket etti diyelim. Bir yerde bu iddialarının ailesine vereceği zararı hiç mi hesaba katmadı sizce?
Biz olayda bir tehdit olabileceğini düşünüyoruz. Karşı tarafın elinde uygunsuz video olabilir çünkü H.K evden kaçmadan önce etrafındakilere “Ben onlardan kopamam, çocuğumun velayetini benden alırlar.” demiş. Kızımız evden kaçtıktan sonra tam altı ay ailesinden kimse ulaşamadı kendisine. Bu süreçte neler yaşandığını bilemiyoruz.
Medyaya yansıyan ve H.K’nın 6 yaşında evlendirildiğine dair delil olarak gösterilen bir fotoğraf ve ses kaydı var.
Önce şunu belirteyim mahkeme tarafından verilen tutuklama kararı H.K’nın 6 yaşında evlendirildiğine dair değil. Bu iddiayı mahkeme kabul etmedi. H.K’nın 14,5 yaşında evlendirilmesiyle ilgili suç görüldü. Gerekçeli karar çıkınca paylaşacağız. Biz de diyoruz ki; madem öyle, kızımıza kemik yaş tespiti yapılsın. Doğum belgesi olarak anılan üzerinde sadece paraf olan bir belgeyle aile cezalandırılmasın. Belgeyi sizinle paylaşacağım.
Söz konusu fotoğrafı çeken kadın fotoğrafçı mahkemede ifade verdi. Savcının konuyla ilgili tüm sorularını cevapladı. H.K’nin kıyafetinin gelinlik değil beyaz elbise olduğunu ve müsamere için çekildiğini ifade etti. Fotoğrafçı, aile yakını veya cemaatten biri değildi ki taraflı konuşsun.
Söz konusu ses kaydına gelince; 6 buçuk saatlik kayıt kesilerek ve adeta cımbızla seçilerek 25 dakikaya indirilmiş. Ses kaydının tamamı yok ortada. Parça parça ve farklı zaman dilimlerinde kaydedilmiş. Birileri tarafından yönlendirildiği belli.
Ayrıca kayıt, olaydan sonra 6 ay içinde olmaması sebebiyle delil niteliğinde değil.
Aile bu duruma itiraz etmiştir muhakkak…
Aile, kızlarının hayatına giren iki kişiden sonra yaşananları gündeme getirdiğinde H.K’nın avukatı tarafından verilen cevap “Ben müvekkilimin şahsi hayatına laf söyletmem.” Burada kimsenin şahsi hayatından bahsetmiyoruz. Müvekkil olarak anılan H.K’nın iftiraları sebebiyle perişan olan bir aileden bahsediyoruz. H.K her şeyi iddia edebilir, Zeki Bey ve Ayça Hanım H.K’yı istediği gibi yönlendirebilir sıkıntı değil. Bir aile perişan olmuş, bir cemaatin mensupları zarar görmüş hiç önemi yok yani. Bu mudur adalet?
İsmailağa Cemaati bu olay karşısında nasıl duruş sergiledi?
Cemaat, olayın duyulduğu zaman gayet temkinli yaklaştı. Çünkü cemaatin sırtında küfe diyebileceğimiz çok geniş kapsamlı hizmet ağı var. Cemaatin yapısını bilenler bu temkinli davranışa aşinadır. Hatırlarsanız camii içinde Hızır Hoca şehit edildiği zaman en ufak bir taşkınlık yaşanmamıştı. Basın açıklaması bile yapılmamıştı. Keza Bayram Hoca minberde şehit edildiğinde de aynı tavrı sergilemiştir. İsmailağa Cemaati, devlete intikal eden meselelerde her zaman benzer tavır ortaya koymuştur. Yusuf Hoca’nın meselesi ile ilgili ilk günden itibaren gerek görüşmelerle gerek dualarla ailenin yanında olduklarını söylemişlerdir fakat kamuoyu önünde sessiz kalmayı tercih etmişlerdir.
Aile bundan sonra hukuki anlamda nasıl bir yol izleyecek?
Aile, mahkemeye sunulan delillerin görmezden gelinmesinden hatta son mahkemede şahitlerin dinlenmemesinden rahatsız. Tutukluluğa itiraz edeceğiz, istinafa gideceğiz, olmazsa Yargıtay’a… Daha da olmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğiz. Tabii bu süreçte özellikle Yusuf Hoca’mın sağlık durumundan endişeliyim. 11 aylık tutukluluk süresince 45 kilo verdi ve ayakta zorlanıyor kendisi.
Son olarak cemaatin yapısını bilen biri olarak sormak istediğim iki husus var. İlki İsmailağa Cemaati’nin kadın ve erkek ilişkilerinde katı kuralları var. Baba Yusuf Gümüşel de cemaatin önde gelen isimlerinden… 6 yaşında da olsa bir kız çocuğunun erkek hocadan ders almasına birlikte fotoğraf vermesine nasıl izin verdi?
6 yaşındaki kız çocuğu erkek hocadan ders alamaz diye bir yasak yok dinimizde. Fotoğraf çekilmiş olmasında da fıkhen bir sakınca yok. Örfi olarak doğru değil diyebilirsiniz ama dinen bir yasağı çiğnediler diyemezsiniz. Hocasıyla samimiyetten dolayı yakın durarak fotoğraf çektirmiş. Bir diğer husus da mahkemenin bile kabul etmediği bir iddia üzerinden böyle bir yorum ve yaklaşım zulüm olur.
Peki, şöyle bir durum olamaz mı; Aile, kızları erkek hocadan rahat ders alabilmesi için dini nikâh yapmıştır fakat Kadir İstekli ailenin bilgisi dışında H.K’yı cinsel tacizde bulunmuştur…
Değil, İsmailağa Cemaati’nde dört hak mezhepte dinimiz 6 yaşındaki bir kız çocuğunun nikâhlandırılarak bir erkeğe teslimine izin vermez. Ki bu söylediğiniz hususun olabilmesi imkânsız. Yengemiz çocukları söz konusu çocukları olduğunda çok hassas bir anne. Hatta diğer annelerden çok daha pimpirikli diyebilirim. Anadolu’da insanlar “Çocuktan al haberi” derler. Böyle bir durum olsa annesi hissetmez mi, bilmez mi? Bilse o nikâhı kıyanları da taciz edenlerinde dünyayı başlarına yıkmaz mı? Bunları sorgulamadan önce kesin olan bu kızın psikiyatrla, Zeki Bey’le olan ilişkisini ve bu bağlantılarla beraber. 5 aylıkken çocuk düştü mü düşürüldü mü, evden kaçarken götürdüğü 200 küsür milyarın kadın sığınma evinde nasıl bittiğinin veya kimler tarafından alındığının sorgulanması gerekir. Ve en önemlisi Zeki Bey’in kızımıza resim veya videolarla şantaj yapıp yapmadığının sorgulanması gerekir.