Türkiye son yıllarda cemaat içi kavgalarına tanıklık ediyor. Menzil ve İsmailağa gibi büyük iki cemaatin liderlerinin vefatlarından sonra gerek kan bağı olan kardeşlerin gerek kan bağı olmayan din kardeşlerinin medyaya kadar yansıyan, polise intikal eden kavgaları malumumuz. Devletle ters düşmemek adına hiç bir konuda yorum yapmayan, etliye sütlüye karışmayan cemaatin önde gelenlerinin “kardeş kavgasında” sesini yükseltmeleri ilginç bir durum…
Dünya malından yüz çevirmiş, kavga edenlerin barıştırıldığı, kardeşlik hukukunu benimseyen insanların oluşturduğu bir yapı olması gereken cemaatleri bugün farklı tanımlıyor insanlar.
Bugüne kadar hep cemaatlerin önde gelenlerin açıklamalarını okudunuz, izlediniz. Bugün bir ilke şahitlik edeceksiniz.
Cemaatin tepesinde şeyhlik, post kavgaları yapılırken cemaate mensup olanlar ne düşünüyor, neler yaşıyorlar bunu konuşacağız. Üstelik bir kadınla.
Ayşe Tünel, 20 yılı aşkın bir zamandır İsmailağa Cemaati mensubu. Kendisi çarşaflı ve sohbet hocalığı yapıyor. Ayşe ile İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’un vefatının ardından yaşanan kavgayı konuştu. Kendisine cesareti için teşekkür etmek istiyorum. Zira ister cemaat ister siyasi parti ister başka oluşum olsun, fillerin tepiştiği yerde ezilen çimlerin tepki vermesi önemli.
Uzun zamandır İsmailağa Cemaatinin içinde biri olarak, yaşanan kavga sana ne hissettiriyor?
Üzgün ve şaşkınım. Aynı evin içinde kardeş kardeşle, anne evlatla kavga eder hâle geldi. Dostluklar bozuldu.
Kendimden örnek vereyim. Ben yıllardır Whatsapp durumumda dualar ve zikirler paylaşırım. Cemaat içindeki ayrışmada da devam ettirdim. Hiçbir şekilde bir tarafı övmedim veya yermedim. Paylaştığım dua ve zikirler genellikle Cübbeli’nin kitaplarından veya sohbetlerinden alıntılardır. Bir süre sonra çok sevdiğim ve saygı duyduğum insanlardan “Sen taraf tutuyorsun!” gibi tepkiler almaya başladım.
Peki, sen ne yaptın bu tepkiler karşısında?
Kendimi anlatmaya çalıştım… Ama baktım ki ortada bir despotluk var, duyduğum saygıyı kaybettim. Kimseyi kırmamak için gösterdiğim hassasiyeti bıraktım. Cemaat paramparça oldu ve bu durumu kabullendim.
Paramparça derken neyi kast ediyorsun?
Şu an üç grup var. Biri Cübbeli’nin tarafı olanlar, biri Fikri Hoca’nın tarafı olanlar, diğeri de Mahmut Efendi’nin ailesi olan taraf.
Sen bu ayrışmada kimin tarafındasın?
İki sebepten dolayı Cübbeli. Birincisi ben Mahmut Efendi’ye bağlıyım, hayatım boyunca da böyle kalacak. Cübbeli, Mahmut Efendi’nin vasiyetine uyduğu için Cübbeli’nin tarafındayım. Vefat eden Mahmut Efendi’nin son şeyh olması sebebiyle rabıtanın başka bir isime yapılmasına ettiği itiraz önemli benim için. İkincisi cemaat içinde Cübbeli’ye yapılan haksızlık.
Ne gibi haksızlık?
Cübbeli kellesi koltukta gezen, doğru bildiğini dobra dobra konuşan bir insan. Olaylar ilk patlak verdiğinde çıktı dedi ki: “Ben bunları söylüyorum, itirazınız varsa çıkın karşıma.” Kimse çıkmadığı gibi heyette yapılan sözleşmeyi değiştirerek arkasından iş çevirdiler. Düşünebiliyor musun, kurslarda kalan talebeleri gece kaldırıp Cübbeli için beddua ettirdiler… Çoğu öğrenci bu olaydan sonra kurslardan ayrıldı.
Cemaat içinde arkadaşlarınla veya üstlerinle ayrışmayı konuşuyor musunuz, tartışıyor musunuz?
Valla ne konuşabiliyoruz ne de tartışabiliyoruz. Çünkü Cübbeli’yi desteklememe itiraz eden hocalarıma ve büyüklerime nedenlerin sorduğumda bana cevap olarak “Sen şu dersi okudun mu, bu kitaba geldin mi?” diye soruyorlar. Yani “Ders kitaplarında yüksek seviyede olmayınca anlayamazsın.”a getiriyorlar. Bir tane ya, bir tane mantıklı cevap alamadığım gibi “Sen cinlenmişsin!” veya “Tayyip Erdoğan, Fikri Hoca’nın elini öptü.” cevabını alıyorum. Yani kıstas bu mudur? Cübbeli dediğimiz adam sizin bahsettiğiniz tüm kitapları bilen insan, yıllarca sohbetlerini sizler de dinlediniz. Bugün ne oldu?
Cübbeli, bu kavgada masum mu sana göre?
Bu kavgada en masum kişi Çübbeli’dir.
Cübbeli’nin olayları medyaya yansıtmasına tepki gösteriliyor. Sen ne düşünüyorsun?
Çok doğru buluyorum. Yansıtmasaydı daha neler olurdu kim bilir. Cübbeli, hem medyada hem ilim olarak güçlü bir isim. Bu sebeple karşısına çıkmaya cesaret edemiyorlar. Medyaya çıkmasına karşı çıkanlar da biliyor; Cübbeli’nin, Mahmut Efendi’nin izniyle televizyonlara çıktığını. Ama görmezden geliyorlar.
Menzil’deki gibi cami içinde kavga oluyor mu?
Ben Fatih’e gitmek istemiyorum artık çünkü herkesin birbirine bakışındaki şüpheyi görüyorum. Dost bakışların yerini düşman bakışları aldı maalesef. Ayrışma olduktan sonra hocaların, cemaatin ve kursların kime bağlı olduğuyla ilgili kayıt yapılması istendi. İsmailağa Camii’sine girişte “Kime bağlısın?” sorusunun sorulduğunu duydum ve bu soruyu duymamak için camiye gitmiyorum. Mezhep ayrılığı gibi bir durum yaşıyoruz. Ki mezhepler arası çatışmalar bu kadar sert değildi bana göre. Neredeyse taraflar birbirini kafir ilan edecek raddeye geldi.
Peki, bu olaylar cemaati sorgulamana neden oluyor mu?
Hem de çok. Geceleri uykularım kaçıyor. Yıllardır doğru bildiğimiz şeylerin yanlış denmesi, kalp kırılmayacak, Müslüman Müslümana güzel davranacak telkinlerinin yerini düşmanlığın almasını kabul edemiyorum. Düşünebiliyor musunuz, Cübbeli’yi destekleyen kurslara merkezden yemek gönderilmiyor. Bu çok acı bir durum.
Bu olaylar sonrası Cemaatten kopuş oldu mu?
Oldu tabii. Yıllardır cemaat mensubu olan ve sohbetlere giden kadınlar bırakın sohbete gitmeyi “Cemaate bağlıyım demeye korkuyoruz.” diyorlar. Zikir dersini yenilemek için bile gitmiyor.
Peki, kendini bir cemaate bağlı olmak zorunda hissediyor musun?
Hissetmiyorum. Bir cemaate bağlı olmaya da mecbur değilim.
Son yıllarda cemaatlerde yaşanan bu tarz kavgalar sence tesadüf mü?
Bana göre tesadüf değil… Aklıma her türlü senaryo geliyor. Ama en başta sorguladığım husus şu; cemaat içinde bazı isimlerin aşırı şekilde maddi olarak güçlenmesi. Nereden ve nasıl olurunu çözemiyorum. Zan da yapmak istemiyorum ama anlamlandıramadığım hususlar var.
Cemaatinde yaşanan kavganın bir güç kavgası olduğunu düşündün mü hiç?
Eskiden hiç ihtimal vermezdim ama şimdi yaşananların “Post Kavgası” olduğunu düşünüyorum. Ve maalesef birilerinin kavgasında ezilen, üzülen bizler oluyoruz.
En çok neye üzülüyorsun?
Güvendiğim ve sevdiğim insanlarla bu kadar ayrışmak beni çok üzdü. Kendimce doğru tarafı destekledim diye maruz kaldığım despotluk beni çok yordu ama bunların ötesinde dine mesafeli olup “Bırakın bu cemaat işlerini, başınız ağrıyacak” diyen akraba ve tanıdıklarımın haklı çıkması beni üzdü. İnanır mısınız aramaya çekiniyorum. Haklı çıkmaları beni utandırıyor.
Son yaşananlardan sonra cemaatlere kayyum atanması konuşuldu. Ne dersin?
Adaletli, vicdanlı biri olursa neden olmasın? Düşmanlığı bitirsin yeter.
Toplumda cemaatlerin, çocuk istismarlarına veya kadın cinayetlerine yüksek sesle tepki verilmemesine itiraz var. Bu itiraz haklı mı sence?
Buna benzer olaylara şahit olduğum kadarıyla insanlar haklı. Cemaate zarar gelir diyerek susulan şeyler var. Çok sevdiğim bir arkadaşımın başına gelen bir tecavüz vakasıyla ilgili olarak cemaatin tüm önde gelen isimleriyle görüşmeme itirazlarıma rağmen maalesef bir yaptırım yapılmadı.