Bir grup gencin, Kadir Gecesi’nde haddi aşan paylaşımını gazeteci İsmail Kılıçarslan’ın sosyal medya paylaşımında gördüm.
Fotoğraf karesini terbiyesizlik ve saygısızlık olarak nitelendiriyorum. Gençlerin dinlerinin ne olduğunu bilmiyorum ama çoğunun Müslüman ailenin çocuğu olduğunu tahmin ediyorum… Fotoğrafı paylaşanların, fotoğrafın altına yazdıkları “Allah kabul etsin” sözünden yola çıkıp Müslüman olduklarını varsaydığımda kendi dinlerinin kutsalıyla dalga geçmenin mantığını anlamak mümkün değil. Başka bir dine inandıklarını varsayarsam, bu durumda da başkasının inandığı dinin kutsalıyla dalga geçmelerinin nedenini anlamak mümkün değil.
Gençler, paylaştıkları fotoğraf sonrasında çalıştıkları kurum olan Pegasus tarafından işten çıkarıldılar. Ki şahsen doğru bir karar olduğunu düşünüyorum. (Nedenini de yazımın devamında açıklıyor olacağım…)
Bu karara itirazlar oldu… Bu ve buna benzer paylaşımlar için son zamanlarda şöyle bir savunma dolaşıyor ortada:
“Ak Parti yönetimi insanları dinden soğuttu, bu tarz paylaşımların sebebi iktidardır.”
Daha önce de Ak Parti iktidarını veya Diyanet İşleri Başkanlığı’nı çeşitli konularda eleştiren yazılar yazan biri olarak, yönetilen bu argümana şiddetle itiraz ediyorum.
Açıkçası böyle bir beklenti beni endişelendiriyor. İktidarın hata ve günahlarının bedelinin dine ödetilmesini öncelikle bir Müslüman olarak reddediyorum. Çünkü inancım gereği İslamiyet’in kusursuz, Müslümanların insan olmalarından kaynaklı kusurlu davranışları olabileceğini düşünüyorum. Bu davranışların neticesinde İslamiyet veya herhangi bir kutsal ile alay etmeye kimsenin hakkı yoktur. Din, vicdan işidir ve kimsenin dil uzatabileceği, eleştirebileceği bir alan değildir. Yapılan eylemlerin sonucunda gelecek tepkilere de hazırlıklı olunmalıdır.
Ne yani; iktidara her kızanın dini değerlere hakaret etmesine, inançlarla dalga geçmesine anlayış mı gösterelim? Peki; iktidara kızıp benim inancımla, dinimle dalga geçen kişi bana ve kutsalıma anlayış göstermiş oluyor mu? Anlayışı tek taraftan bekleme mantığından bir an önce arınalım artık.
Bu itirazıma karşılık gelebilecek “Dini değerlere karşı gösterdiğiniz bu hassasiyeti, çocuklar ve kadınlar tecavüze ve şiddete uğrarken de gösteriyor musunuz?” eleştirisine de net olarak cevap vermek isterim.
Evet, gösteriyorum. Hatta bu konu ile ilgili geçmiş tarihlerde ve çeşitli mecralarda yazdığım yazılarım da vardır. Üstüne basa basa durduğum ana tema şudur “Bir çocuğun, bir insanın onuru ve canı tüm kutsalların üstündedir.” ve “Din zarar görmesin diye ört bas edilen tüm kötülüklerin zararı, maalesef ki yine ve sadece dine olmuştur.”
Bir şey yanlışsa yanlıştır. Yanlışları yarıştırmanın kimseye faydası olmaz.
Dini korumak adına yapılan her şeyin mubah olmayacağını ısrarla anlamak istemeyenler ile dini değerlere hakaret edilmesinin hiçbir haklı gerekçesi olmayacağını ısrarla anlamak istemeyenler arasında sıkışıp kaldık.
Yazımı hazırladığım sıralarda, Pegasus çalışanları için savcılığın hapis cezası talebini okudum… Böyle bir hapis cezasının gerekli olmadığını düşünüyorum.
Özellikle son yıllarda üst üste gelen her türden olaylar, krizler ve felaketler zinciri içerisinde millet olarak; birbirimizin, tepkilerimizin de sevgilerimizin de aşırılığından çok yorulduk… Şöyle bir durup dinlenip sakinleşmemizin vakti geldi de geçiyor bile. Çok geç olmadan ve birbirimizi daha da fazla yıpratmadan, saygı çerçevesinde anlaşabildiğimiz günlerin gelmesi dileği ile… 11.05.2022