Yazımın başında not düşmek isterim… Konu ile ilgili düşüncelerimi paylaştığım arkadaşlarım, yazının altına biz de imza atarız dediler. Yani bu yazı bir anlamda “muhafazakâr camianın mülteci konusunda iktidara seslenişi”dir.
…..
Hayatımın hiçbir döneminde yaşadıklarımdan dolayı, iç dünyamda kendimi dinimle bugünkü kadar çatışır hissetmedim. Böyle düşünmeme sebep olan ülkemizdeki sığınmacılar, mülteciler…
İstanbul’da yaşıyorum ve şehrimde mülteci/ sığınmacı yoğunluğu günlük düzen ve huzuru bozmada tavan yapmış seviyede. Bu sosyal çevrem için de böyle… Dün “Din kardeşiyiz, idare edelim.” diyen, bugün “Yok ya, ne kardeşliği…” durumunda…
Kimse Ensar – Muhacir kardeşliğinden bahsetmesin. Zira ne bugünün sığınmacıları Muhacir ruhunu taşıyor ne de biz Ensar…
Hayatını Filistin Müslümanlarının dertleriyle dertlenerek geçirmiş bir insan olarak tüm samimiyetimle söylüyorum böyle giderse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Araplardan nefret edecek duruma gelecek. Farkındaysanız son gelen sığınmacılar söylemleriyle yayınladıkları vidolarla durumun onlar cephesinden de farklı olmadığını gösteriyor.
İktidar, tabandaki bu sorunu ciddiye almalı ve çözüm üretmeli. Görmezden gelinerek veya akışına bırakılarak çözülebilecek seviye aşıldı. İnsanlar içinde bulundukları sıkıntılı durumu Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ üzerinden dile getiriyor….
Aslına bakarsanız bu yeni bir durum değil. Biraz geriye gidip baktığımızda her şey sığınmacıların / mültecilerin ülkemize 12 yıl önce gelmesiyle başladı.
Ev sahipleri küçücük evini kalabalık mülteci ailelere yüksek rakama kiraya verdi. Ardından ev sahipleri Türk kiracıların yüzüne bakmaz oldu.
İş yeri açan mülteciler vergiden muaf tutulurken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları vergi verdi.
Pazarda alışverişte mültecilerimiz alacakları meyvenin sebzenin fiyatını sormadan kilolarca alışveriş yaparken, Türk vatandaşımız “Kaç tane alsam?”ın hesabını yaptı.
Eczanede SSG farkından muaf olan sığınmacının / mültecinin yanında fark ödeyen bizim vatandaşımız oldu.
Toplu taşımada elindeki telefonla görüntülü olarak bağıra çağıra konuşan sığınmacıya / mülteciye sesini çıkaramayan da bizim vatandaşımız…
Velhasıl, ekonomik düzeyi düşük veya yüksek olsun fark etmez, ülkemizdeki sığınmacı / mültecilerle ilgili her alanda sıkıntı var…
Son yıllarda artan gelir durumundaki eşitsizlik, kültür farklılığıyla birleşince tahammülü aşan bir vaziyet aldı.
İstanbul’dan biraz uzaklaşmak, kafa dinlemek için memleketim Trabzon’a gitmeye karar verdim… İlk sıkıntı bu karardan sonra başladı. Yemin ediyorum, memleketime uçakla gitmeye korkar duruma geldim. Otobüs yolculuğu uzun ve saatler alıyor, annemin zamanında var olan vapur yolculuğu artık yok (sebebini de bir türlü öğrenemedim). Mecbur uçakla gideceğim. Fakat son birkaç yıldır (THY alınmasın ama) İstanbul – Trabzon arası uçak yolculuğu ve Trabzon Havalimanı, Hindistan’daki minibüs yolculuklarıyla yarışıyor. Son yolculuğumda uçağa biniş alanında oturup soluklanmak için dahi yer yoktu.
İstanbul – Trabzon arası yolculuk yapanların neredeyse yarısından fazlası Arap yolcular… Çevrelerindeki insanlara saygı gösterme gibi bir sorumluluk taşımıyorlar, öyle bir zahmete de girmiyorlar zaten. Es kaza yanımda duran ve Bayburtlu olduğunu öğrendiğim bir teyzenin “Kızım, bunlar ne kadar da serbestler böyle…” yorumu aslında durumun özeti.
İstisnasız her çocuğun elinde bir tablet… Ve son düzeye kadar açıyorlar oyun sesini. Ne uyaran var ne eden. Sadece burada değil, bakın toplu taşımaya biniyorsunuz ve oradan birisi cep telefonu ile yüksek sesle görüntülü bir şekilde konuşuyor. Ne uyaran var ne eden.
Toplum olarak kamu düzenimiz bu kadar tecavüze maruz bırakılmaz ki…
Bir tarafta sığınmacı / mülteci baskını diğer tarafta arap turist baskını..Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde, yerel vatandaşın kültürel yaşamını bu kadar etkileyen bir duruma müsaade edilmez.
Son olarak, bindiğim uçağın business bölümünde ve havalimanında araç kiralamanın önünde kuyruk bekleyenlerin arasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaması kendimi kötü hissettirdi.
Sermaye düşmanı değilim, ırkçı da değilim lakin ülkemin geleceği adına endişeliyim.
Bu durumun iktidara da kendini kötü hissettirmesini ve endişelendirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Perfect Katilıyorum